hrantdink.uzerine.co..


Haber bülteni üyeliği

hrantdink » Dink Ve Gazetecilik

Hrant Dink ve gazetecilik 

CHP Genel Merkezi yeni kurultaya gitme kararı aldı. Fakat aynı kararla birlikte, örgütteki bazı başkan ve yöneticileri de görevden aldı. Yerlerine atama yoluyla yenilerini getirdi. Görevden alınanların 'suç'u 'değişim' istemek 

Siyasi partilerin iç yapılarını anlatmak, okurlar için fazla ilginç değildir. Ama bunu anlatmaya çalışmak gerekir. Çünkü ülkemizin genel siyaset hayatındaki olumsuzlukların pek çoğunun kaynağı, o iç yapıdaki olumsuzluklardır.
Şimdi önümüzde, Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurultay süreci var. Merkez Yönetim Kurulu, sürecin başlangıç günü olarak 1 Ekim'i belirlemiş... Belirlenecek bir programa göre, önce ilçelerin mahalleleri ve köylerinde, ilçe kongresine gidecek delegelerin seçimi yapılacak...
Sonra, 'ilçe kongreleri'nde, 'il kongresi'ne gidecek delegeler seçilecek... Daha sonra da il kongrelerinde de 'kurultay'a gidecek delegeler...
Bu sürecin en önemli aşaması, mahalle ve köylerde yapılan ilk seçimlerdir. Çünkü buna partinin tüm üyeleri katılır. Onların ilçe delegelerini seçmesiyle daha sonraki tüm seçimlerin kaderi belli olur.
Bu yüzden de, o mahalle ve köy seçimleri, partilerin genel başkanları dahil, en üst kademe yöneticilerini de yakından ilgilendirir.
İlgilendirmesi doğal... Ama bazen onları, o mahalle ve köylerdeki seçmenlerin kimleri seçmesi, kimleri seçmemesi gerektiğini tepeden belirleme merakına kaptırır.
'Tepeden belirleme'nin, bazı üst yönetimlerce geliştirilmiş metotlerı vardır. Bunlar partinin tüzüğüne ve eski geleneklerine aykırıdır ama, tüzüğe ve geleneklere o kadar önem vermeyen yöneticiler, bunları uygulamaktan çekinmezler.
Bu metotların temeli, partinin genel merkez yönetiminin seçimle gelmiş olan (ve seçimle gitmesi gereken) il ve ilçe yönetimlerini "görevden alma" yetkisidir. Aslında bu yetki, tüzüğe, partinin genel siyasal menfaati gözetilerek, çok istisnai durumlar için konulmuştur. Ama fiilen, üst yönetimdekilerin kendi siyasal menfaatleri için, her durumda kullanılabilir hale gelmiştir.
Eğer üst yönetimdekiler isterse, o yetkiye dayanarak, il ve ilçe başkan ve yöneticilerini görevden aldıkları gibi, onların yerine yenilerini, -'atama' yoluyla- göreve getirebilirler.
Bu yoldaki uygulama örnekleri, il ve ilçe başkan ve yöneticilerinin başı üzerinde sallanan bir 'Damokles'in kılıcı' gibidir. O kılıcın başlarına inmemesini isteyenler, genel merkez yönetiminin, mahalle ve köy delegelerinin seçimiyle ilgili isteklerini de göz önünde tutmak zorundadırlar.
Tabii, genel merkez yönetiminin o yoldaki talepleri, her il ve ilçe başkanına ve yöneticisine işlemez. Birçoğu o göreve gelmeyi partilerinin yararı yönünde çalışmak için kabul etmişlerdir. Parti yararı dışında, kişisel bazdaki talepleri kabul etmezler.
Ama o il ve ilçe başkanlarıyla yöneticileri de, genel merkez yöneticileri tarafından, "Bunlar bizim dediğimizi yapmıyor" diye mimlenir. Ve bir zaman gelir, görevden alınırlar. Yerlerine başkaları atanır.
Gerçi o görevden alınma ve yerine başkasını atama işlemlerinin sonucunda "atanan"ların bir süre sonra kendi kongrelerinde seçime girmeleri gerekir ama, o sürenin de çeşitli yollardan uzatılması olanağı vardır.
Aslında, zaman içinde giderek daha da "antidemokratik" hale getirilen parti tüzükleri bile buna müsait değildir. Ama genel merkez, ona da aldırmayıp "Yaptım, oldu" metodu uygulayabilir.
* * *
CHP'de şimdiki kurultay sürecinin başlangıcıyla ilgili haberlere dikkat ettiniz mi?..
Merkez Yönetim Kurulu, sürecin başlangıç tarihini saptarken, bir karar daha alıp, bazı il başkanlarıyla yöneticilerinin görevlerine son vermiş. Yerlerine yenilerini atayacakmış.
Aynı zamanda İstanbul'un 32 ilçesinden 18'i de görevden alınmış... Bu kararları da aynı nitelikteki başka kararların izleyeceği anlaşılıyormuş...
"Niçin" diye sormanın gereği yok. Görevden alınan il başkanlarının biri Balıkesir İl Başkanı Münir Balkanlı, öteki Uşak İl Başkanı Fuat Yılmaz ...
Ve onlarla birlikte çalışan yöneticiler...
Son zamanlardaki 'suç'ları da, demokratik haklarını kullanarak, partinin bir 'özeleştiri' yapmasını ve bir 'değişim' sürecine girmesini istemek... Parti genel merkezi kurultay sürecini başlatıyor ya, o süreç içindeki seçimlerde, bugünkü genel başkanın yerine yeni bir genel başkan adayı önermek... Parti Merkez yönetiminin de aynı şekilde yenilenmesi gerektiğini öne sürmek...
Bunlar, parti genel merkezinin gözünde yeteri kadar büyük birer 'parti suçu' değil mi?
Genel Başkanın karşısına kim aday olursa partiden atacaksın... Kim aday gösterirse görevinden alacaksın...
Sonra da, başka partilere karşı, siyaset polemiklerinde 'demokrasi'den bahsedeceksin. "Ben demokratım" diyeceksin...
Peki, sana "Kendi partinin içindeki demokrasinin hali nedir" diye soranlar olursa, onlara nasıl cevap vereceksin?



Balıkesir CHP il Başkanı Münir Balkanlı (ayakta, gözlüklü, sağdan üçüncü) ve yönetim kurulundaki arkadaşları... Hep birlikte görevden alındılar... Nedeni belli: Yeni kurultay süreci başlarken demokratik haklarını kullanıp, partide 'değişim' istediler...

* * * * *

Dink cinayetindeki gerçekler
Hrant Dink'in öldürüldüğü gün 19 Ocak 2007... Yani yaklaşık 9 ay öncesi... Cinayetin sanıklarının duruşmaları sürüyor. Önümüzdeki duruşma 1 Ekim günü... Daha önce müdahil avukatlar dosyada bazı eksiklikler olduğunu bildirmişlerdi. Bu duruşmada, onların tamamlanıp tamamlanmadığı görülecek.
Cinayetten bugüne kadarki gelişmeler, yeni kaygılar yarattı. Öyle olaylar yaşandı ki, olayın faillerini 'kahraman' gibi görenler ortaya çıktı. Bazı maçlarda, onları destekleyen sloganlar atıldı. Güvenlik görevlileri arasından bile, onlara sempati gösterenlere rastlandı.
Şimdi de gazetelere, faillere övgü düzmek için hazırlanan kliplerin haberleri yansıyor.
Bu tablo, üzerinde gerek hukukî, gerek sosyolojik açıdan ciddiyetle durulması gereken bir tablo... Hükümetin, Meclis'in, yargının en yetkili kişilerinden en sade vatandaşlara kadar hepimizi ilgilendiriyor. Hep birlikte, 'suçu övmek' ve 'suçu teşvik etmek' fiilinin en belirgin örnekleriyle karşı karşıyayız. Bu gibi olayları önlemenin çaresini bulmak zorundayız.
Dünden beri okuduğum bir kitap, bunun ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. Hrant Dink cinayetinin nasıl, kimler tarafından ve hangi etkiler altında işlendiğini çok ilginç ayrıntılarına da yer vererek anlatıyor. Ve soruşturma sırasında saptanan gerçekleri ortaya koyuyor.
Bu bir araştırma kitabı... Ama akıcı bir üslup içinde yazılmış, düşündürücü bir roman gibi...
Hrant Dink'in öldürülüşü anından başlıyor. Tanık ifadeleriyle sürüyor. Sanıkların saptanıp yakalanmasından sonraki olayları da, tüm önemli belgeleriyle sıralıyor.
Kitabı yazanlar, Radikal'in iki değerli genç gazetecisi... Timur Soykan ve Demet Bilge Ergün...
Olayları belgelere dayanarak anlatırken, şunlar gibi soruların da yanıtlarını aramışlar...

  • Dink cinayetinde tetiği çekenler ve emir verenler, daha önce de pek çok olaya karışmışlardı. Bu bilindiği halde nasıl bu kadar rahat hareket edebildiler?
  • Cinayetin göz göre göre gerçekleşmesine kimler duyarsız kaldı?
  • Cinayette devletin rolü var mı?
  • Katillere, 'kahraman' olacaklarını düşündüren dünyaları nasıldı? O dünyanın insanları kimlerdi?
    'Sapan' başlıklı kitabı değerli okurlarıma önerirken, Soykan ile Ergün'ü, ülkemizdeki araştırmacı gazeteciliğe yaptıkları bu çok önemli katkı için kutlarım.

  • Bu sayfaya henüz yorum yazılmadı.





    Editör Bilgileri

    Rsn


    Editöre Ulaşın

    En Son Güncellenenler

    ikinci-jeanpaul
    freebsd
    apiterapi
    aramamotorlari
    uyku
    kazimkoyuncu
    peyzaj

    Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
    uzerine.com Ana Sayfa | Gizlilik Sözleşmesi | Üye Girişi